Kısa Kısa Ayakkabı Tarihi 2

Geçmişten günümüze uzun bir yolculuktan geçen sandalet artık her gün kullanımız ayakkabıya evrilmiştir. Gelişen ve değişen teknoloji sayesinde hayatımızın her alanında çeşit çeşit kullandığımız ayakkabının detaylı bir tarihi vardır. Yapılan kazılar ve araştırmalardan çık sonuçlarda geçmişte kullanılan ayakkabı formlarının günümüzde kullanılanlardan çok da farklı olmadığı keşfedilmiştir.
İlk insanlar sandalet kullanmışlardır. İsa'dan önce 1600’lü yıllar arası Babil’de yaşayan dağlılar ayakkabı kullanmaya başlamışlar. Makosen yapısında olan bu ilk ayakkabı ham derilen yapılıp bağcıklarla tutturulmuştur. Anadolu’da Hititler çarık benzeri tahta kalkık burunlu ayakkabı giydirler. Asurlular çizme, Perslerin de ayakkabı giydiği bilinmekteydi.
İlk kayıtlara baktığımız zaman, Türklerde sekizinci yüzyıl içerisinde Orhun yazılarında ayakkabı “edik” olarak geçmektedir. Edik bir çizme çeşididir. Zamanla çeşitli materyal ve yöntemle yapılan çizme; pabbuc, çapula, başma ve fotin olarak adlandırıldı.
İslamiyet öncesi Türkler çok sık bir şekilde çizme kullanmaktaydı. Bozkır Tipi Giyim kültürünü benimsemişlerdir. Yumuşak deri kullanılmış, tabanda ise kalın deri tercih edilmiştir. 2 çeşit çizme görülmektedir. Ya çok sıkı ya da çok geniş. Bu durum at ökçesi ve rütbe ile alakalıdır. Zamanla Orta Asya içerisinde çizmelerde bitki motifleri ve işlemeler görülmektedir. Hatta Hun aristokratlarının çizmeleri altın ve gümüş sırma ile işlendiği belirtilmektedir.
Osmanlı zamanı insanlar deri işlemeyi bir sanat haline getirmişlerdir. Atölyeler kurulmuştu. Kaliteli ayakkabı üretimi işçiliğin gelişmesi Ahilik sistemine katkıda bulunmuştur. Kalfalık usulüne geçilmiş, çeşitli ustalar yetiştirilmiştir.
On altı ve on yedinci yüzyıllar arası Türk deri ürünleri Batı’ya ihraç edilmiştir. Türk Dericilik olarak bilinen Sahtiyan adı dünya tarafından Türklere has bir yöntem olarak sayılmıştır. Babuççu, Basmakçı, Haffaf/Kavaf veya Dikici adıyla geçen ayakkabıcılık iç ve dış mekan olarak farklı kullanım alanlarına özel üretilmiştir. Atlas ve kadife gibi materyaller üretimde kullanımış ve kış için kürk tercih edilmiştir. Ayrıca savaşa uygun postallar da dikilmekteydi.
On altıncı yüzyılda Osmanlıda yayınlanan fermanla başmak yerine şirvani giyilmiş, yoksun gayrimüslimler astarlı ayakkabı, iç edik ve papuş giyinmişlerdir. Müslümanlar sarı renk, Ermeniler Kırmızı renk, Rumlar siyah renk ve Museviler mavi renk giymekteydiler. on sekizinci yüzyıla gelindiğinde gayrimüslimler pabuşları siyah ve kırmızı giydikleri görülmektedir.
Osmanlı’da Ayakkabı
Son yüzyıllarda genel olarak fotin, bot, başmak, çapula ve bot giyilmekteydi.
Fotin, erkeklerin giydiği avrupa tarzı bilekte bir ayakkabıdır. Bağ kullanılan bir modeldir.
Bot, fotin modelinin uzun halidir. Boyu baldıra veya diz kapağının altına kadar gelen 2 modeli vardır. Erkek tarafından giyilir. Son yüzyıllarda kadınlar da bot giymekteydiler. Günümüzde kadınlar için üretilen çizme modeli Osmanlıda kullan bot ayakkabısıdır.
Başmağın en belirgin özelliği küt burunlu, kendisi yuvarlak ve arkası sert olmalısıdır. Kalın köseleden yapılan tabanına zamanla gümüş kabalar çakılmıştır. Başmak rütbeye göre şekillenmekteydi, siyah, kırmızı ve sarı renkte kullanılırmış. Gayrimüslimler ise başmak giyemezmiş.
Çapula, burnu hafif kalkık, üst kısmı kapalı, arkası kalkık, ökçesiz ve tabanı demir kabaralıdır. Karadenizde giyilmekte olan çapula, mest ile, yalın ayak ve çorapla giyilmekteydi. Özellikle yaşlı insanlar mest ile giymişlerdir.
Çizme: Bacağa kadar uzanan, diz kapağından yukarı olan ayakkabıdır. Yeniçerilerin seferlerde giyildiği bilinmektedir.
Zaman geçtikçe çizme kullanımı yaygınlaşmıştır. Evliya Çelebinin kaynağında ise on yedince yüzyılda 100 çizme yapan dükkan İstanbul içerisinde bulunmaktaydı. On sekizinci yüzyıl sonuna kadar padişah ve sarayın önemli çalışanları çizme içine mest giymişlerdir. Mest yumuşak bir yapıdadır, diz kapağını geçecek kadar uzatılıp çizmenin içine koyulmuştur.
İlaveten sokakta kundura ve pabuç giyilirmiş. Müslümanlar eve sokakta giydiği ayakkabıyla girmedikleri için mest olan için bir kolaylık olmuş.
Ayakkabı özellikle ayakların yerleştiği kısmı ve topuğu sıkmamalı. Hareket edecek genişlikte olmalıdır. Topuk tabanı ve ayağın topuk kısmı orantılı olmalıdır. Ayakkabının iç çizgisi, ayak çizgisi ile uygun bir şekilde yapılmalıdır.
Ayak iç çizgi, başparmak ve topuğun aynı çizgide olması gerekmektedir. İlaveten ayakkabı, ayağın oluşturduğu nemi buharlaştıracak şekilde tasarlanmalıdır.
Osmanlı’da Ayakkabı İmalatı
Bilhassa dana derisi sık kullanılmaktaydı. Kadınlar için oğlak derisi ayakkabıları dikilmektedir. Ayrıca oğlak derisinden erkek terliği de yapılmaktadır. Koyun derisi astar yapımında kullanılmıştır. Atın derisinden üretilen kordovan, erkek ayakkabılarında kullanılmış, süet ayakkabı ise sığır derisinin işlenmesi sonucu elde edilmiştir.
Kaynakça
İmre, Meryem H. (2006). Tarihsel Gelişim İçerisinde İnsan, Moda, Ayakkabı İlişkisi. International Journal of Cultural and Social Studies (IntJCSS) August 2016: Volume 2 (Special Issue 1) ISSN : 2458-9381